4 Ekim 2010 Pazartesi

Gelen Gideni Aratır


Son 2 sezondur yaptıgı pahalı ve kaliteli transferlere rağmen başarısız olarak "Fenerbahçeleşmeye" doğru ilerleyen Galatasaray'ın, bu sezon transferde de rakiplerinin gerisinde kaldıgı ortada (stoch mevzuları falan zaten...), tamam belki ucuz ama hakkını veren oyuncular alınmak istendi lorik cana buna örnek olabilir, patlama beklenen oyuncu olarak pino'yu sayabilir, rotasyonda kullanmak için türk oyuncular alındı (Batdal,Birinci,Özkan...) buraya kadar herşey güzel, peki gidenler ?

* Mehmet TOPAL (Valencia-5.5Milyon Euro)
*Kader KEITA(Al Sadd FC-8.2 Milyon Euro)
Tabiri caizse çoluk çocugun ağzına düşen "sarp-barış-ayhan" orta saha üçlüsünde 3'ünüde hem mücadele gücü, hem zekasıyla 2'ye katlayacak bir oyuncuydu Mehmet Topal (Ayhanı katlayamaz diyelim hadi), satılmasına dayanak olarak 5.5 Milyon Euro gösterilebilir.

Kader KEITA ise taraftarın sevgilisi olmuş, geçen sezon Avrupa ve Lig performansıyla rakipleri kıskandırmış, forvetsiz dönemlerde gollere imza atmış, bilimum takımların sağ kanatlarını yalama etmişti, yorulmak bilmedi üst üste uzun süreler oynadı ve performansı düşmedi, tabii tek oyuncuyla şampiyonluk gelmedigi için "kötünün iyisi" olabilirdi ancak "iyi" bir oyuncuydu, özellikle yerine alınan Pino ve göremedigmiz Serdar Özkan'la 1 sene önce karşılaştır deseler dalga geçerdik, şimdi Pino'ya emanet bir sağ kanat, sakatlığı yüzünden rotasyona bile giremeyen bir Serdar Özkan elimizde olan....

Şimdi bu iki oyuncunun satılmasında açıklama olarak tek dayanak alınan para olabilir, tamam güzel paralar Keita'dan 1m kâr yapılmış, Topal nerdeyse 6-7 katına gitmiş iyi güzelde....


Adnan POLAT'ın geçen sezondan başlayarak günümüze kadar en çok dile getirdiği şey "ekonomik sıkıntıların bitmesi"ydi şirket birleşmeleri 10 şampiyonluga bedel diyor Başkanımız bu da güzel, güzel de! Bu birleşme işi 2 günde halledilmedi ya... Aylar öncesinden planlandı belli ki sonuçlarıda hesaplanmıştır herhalde... 10 şampiyonluga bedel bir ekonomik gelişme olacaktı madem, Takımın en iyi oyuncusuyla(KEITA), yıllardır sıkıntı çekilen mevkiiye ilaç olması beklenen bir oyuncu(TOPAL) neden satılır toplamda 12-13m için ?

Hadi sattınız kârınızıda yaptınız, o parayı kullanmanın ustası olan HALDUN ÜSTÜNEL neden küstürülür tam da transfer sezonunun ortasında ?... Haldun ÜSTÜNEL gittikten sonra taraftarında ümitleri tükendi zaten alınan oyuncularda Pino, Cana falandı...

Birde Rijkaard'ın istedigi top yapabilen savunma oyuncusu olarak Ali TURAN'ı getirdiler herhalde anladıgım o ... neyse "Ali TURAN" diyorum başka bişey demiyorum bu konuda...

Son gün Insua ve Misimoviç ile küçük çapta 2 bomba patlatıldı tabii bu oyuncuların etiketi "son gün gelen adnan sezgin transferi" olunca haliyle fazla birşey beklemiyorum ben... Son haftalarda performansıda belli bu oyuncuların.... Arda Baros Kewell'dan 1 i eksik oldugu zaman rakip gözetmeksizin sıkıntı çekiyor bu takım... Bir Keita, Bir Topal mı çok geldi ? Linderoth'u 2 sene yatırdınız bedavadan ozaman ekonomiye zararı yok muydu ? Cana ve Pino'ya verdiginiz para çok mu az oldu satılanlardan ? Taraftarın baskısıyla son gün yapılan 2 transferle belki de zarar ettiniz... değdi mi ? Avrupa Liginde abartmıyorum Keita'nın tek başına eleyebilecegi bir takıma elendik... Sakatlar çogaldıkça çogu taraftarın açık açık nefret ettiği Aydın bile rotasyona girdi ilk 11'e dogru ilerliyor...


özet: Keita > pino+özkan+aydın.... Topal> sarp+barış+cana




not: dogru hareketler ise Baros ve Kewell'ın sözleşme yenilemesi oldu...


Paylaş

2 Mayıs 2010 Pazar

Prestij Maçları


Hepimizin bildiği gibi Galatasaray'da diğer orta sıra takımları gibi artık prestij maçı olarak çıkıyor maçlara. Bu durum geçen sezonda böyleydi, ama Galatasaray gibi bir takım 2 sezon üst üste bu şekilde son haftaları geçiriyorsa prestij maçımı olur prestij düşüren maçlar mı ? bilemiyorum.

Lig ve kupa kötü oyunlar yüzünden gitti kabul edelim, ama Uefa Avrupa Ligi'nde A.Madrid gibi bir takıma, hakemin itelemesiyle elendik, hemde 3 forvetle maçlara çıkan bir takıma karşı forvetsiz mücadele ediyorduk.Herşeyden çok buna üzüldü herhalde çoğumuz...

Geçen sezonda sonlara doğru oynanan oyunla bu sezon için ümitlenmiştik, aynı durum yine gözümüzün önünde dejavu gibi geçiyor yıllar, derbiler olsun, lig sonları konumumuz olsun, ama bu durum seneye Rijkaard ile değişecek zaten oda değiştiremezse kimse değiştiremez bu durumu.

29 Nisan 2010 Perşembe

Sergio Busquets Burgos (bkz: barcelona alt yapısı)


Paylaş

İnter'e saçma eleştiriler...


Dün gece, geçen sezon katıldığı bütün kupaları [Şampiyonlar Ligi, UEFA Süper Kupa, La Liga, İspanya Kral Kupası, İspanya Süper Kupası ve FIFA Dünya Kulüpler Kupası ] kazanan Barcelona'ya karşı Nou Camp'ta uzatmalarla birlikte yaklaşık 70 dakika 10 kişi oynayıp, defans yaptığı için bir takımı eleştirmenin amacını hala anlamış değilim.

Barcelo'nın "uzay takımı" olarak adlandırıldığı bir dönemde, ilk maçı evinde 3-1 gibi bir skorla kazanıp avantaj sağlayan ve 100bin kişinin önüne deplasmana çıkan İnter'den ne bekliyorlardı çok merak etmekteyim. Hele ki 10 kişi kaldıktan sonra ŞL'nin en çok pas yapan takımı varken karşısında İnter yapması gerekeni en iyi şekilde yaptı ve eleştiriliyor...

ve son olarak "FORZA İNTER"...

28 Nisan 2010 Çarşamba

APAÇİ "Thiago Motta"


Paylaş

Azmin Zaferi "INTER"


Ve.. önceki yazımda da dediğim gibi İnter kapalı oyunuyla Nou Camp'tan zor da olsa çıktı.

Maçta Barcelona'nın etkili silahları Messi, Xavi, Pedro... gibi isimlerin analizini iyi şekilde yapan Morinho ve ekibi, topu ayağından bırakmayan Barcelona'ya göz açtırmadı. Bunları yaparken oyunun büyük bölümünde de 10 kişilerdi (27.dk'dan itibaren).

Dakikalar ilerledikçe Barcelona'da baskı arttıkça arttı. Bu baskıdan etkilenen Guardiola'da bana göre 2 gereksiz değişiklikle takımın gol atma şansını iyice azalttı. Barcelona 90 dk boyunca sadece top şişerebiliyordu, böyle bir ortamda İbrahimoviç'i çıkararak Barcelona'yı kornerlerde bile paslaşmaya mahkum etti. Takımın tek yapabildigi top şişirmek eldeki tek uzun İbra ve oyundan alınıyor...

Messi desen zaten gününde olmadığı her halinden belli olmayacak yerlerde pas atıyor geriye falan, ama iş 6 kişilik defansa gelince geçmeye kalkıyor, enteresan bir düşüş var Messi'de.Bu düşüş İnter'in savunmasından kaynaklanıyorda olabilir ancak Messi'den her zaman daha iyisi bekleniyor.

Neyse fazla uzatmayalım Morinho ve öğrencilerini en içten dileklerimle tebrik ediyorum. :)

27 Nisan 2010 Salı

Ne Messi Ne İbra...




Barcelona'nın İnter maçında en büyük kozu haberler doğruysa taraftarı olacak.

Maç başlamadan saatler önce stadı doldurup futbolcuların dolu tribünlere karşı ısınmasını sağlayacak ve gün boyu takımlarını yanlız bırakmayarak eşlik edecekler stada kadar.

Ve tabi bir süre Barcelona'da forma giyen ve kariyerini İnter'de noktalayan Luis Figo ile İnter teknik direktörü Jose Morinho için de özel çalışma hazırlanacak.

Ne Messi Ne İbra dedik çünkü onların işi 90 dakika, taraftar ise Pique'nin "Tarihin en iyi Nou Camp'ını görmek istiyorum." sözünden aldığı uyarıyla belki de 24 saat boyunca destek konumunda olacaklar.

İşin en önemli kısmı olan 90 dakikada ise Messi, İbra gibi isimler ön plana çıkacak elbette ki. Ancak bu isimlerin karşısınada mahalle takımı çıkmıyor. Jose Morinho'nun öğrencileri turu vermeyecektir. Barcelona'yı finale taşımak için bütün oyuncuların en iyi performansını göstermeleri gerekecek ve bu bile yeterli olmayabilir. İlk maçta alınan skor zaten İnter'de bir rahatlama oluşturdugu kadar Barcelona'da baskı oluşturacak, maça psikolojik pres yemiş şekilde çıkan Barcelona ilk maçtaki gibi öyle ve ya böyle bir tane de gol yerse İnter'i kimse tutamaz.

Benim fikrim İnter bu turu zorda olsa geçer.

Akıldaki İşaretler







Evet...

Frank "kıvırcık" Rijkaard ve Sabır


Frank Rijkaard herşeyden önce geçmişiyle ve yaptıklarıyla Türkiye'ye gelmiş en iyi teknik adamdır.Peki ilk sezondaki bu başarasızlık niye?, Şöyle ki; Frank Rijkaard gibi adamlar, kendi sistemlerini kabul ettirmek ister ve bunu yaparken, örneğin Servet'i kestiği zaman eleştirilirse ne kendi sistemini oturtabilir, ne oyuncuları motive edebilir ne de kendi motive olabilir. Frank Rijkaard yaptıkları ve yapacaklarıyla Türk spor basını için "eğlencelik" olacaktır. Eğer Galatasaray yönetimi basının eleştirilerine ve kendini taraftar sananların protestolarına aldırmadan, uzun yıllar Rijkaard ile çalışırsa maksimum 5 sene içinde Galatasaray hak ettiği yere gelecektir. Hak ettiği yere gelirkende dalgalı sezonlar değil, her sezonu yükselerek geçirecektir. Özellikle 2-3 sene içinde Rijkaard ve Tugay alt yapıdan önemli katkılar sağlayacak gençler yetiştirecek ve şans verecektir.Zira Rijkaard'ın gençlerine en iyi örnek hele şu günlerde Messi'dir. Tamam belki her çıkardıgı Messi olmayacaktır ama en azından TSL'nin en sağlam Türk ve yabancı gençleri Rijkaard ve Tugay'ın etkisiyle Galatasaray'da olacak ve bu oyuncular şans buldukça her geçen sezon gençleşen bir Galatasaray bizleri bekliyor olacak.


Kendi işine yaramayanlarıda anadolu takımları ve ya düşük bütçeli yabancı takımlara satarak tabiri caizse "sürümden kazanabilir" Galatasaray. Rijkaard'ın bir Arsene Wenger olmaması için hiç bir sebep yok ama dedigim gibi her çıkanın bir Messi bir Fabregas beklenemez yeter ki sabredelim ve Galatasaray'ın yeni Tugay'larını... Arda'larını ... keşfetme şansını bu "kıvırcık" adama verelim.


Son olarak kendini taraftar sanıpda "Kaptanı" kendi evinde ıslıklayıp, "14 sene bekledik şöyle oldu böyle oldu" diyenlere sesleniyorum{o sezon aralıgında çoğu doğmamıştı bile o ayrı mesele}, bekleyin 4-5 sene Rijkaard'ın yapacaklarını görün.

26 Nisan 2010 Pazartesi

Kewell Gitmeli mi? Kalmalı mı ?


Kewell Gitmeli mi? Kalmalı mı ?

Evet, Harry Kewell geldiği ilk günden itibaren gerek sempatikliği, gerek sahadaki performansı ile taraftarın beğenisini kazandı.

Ancak Kewell transfer edildikten sonra uzun yıllar ilaç tedavisi gördüğü bir hastalığının artık ileri seviyeye ulaştığı anlaşıldı, bu durumda sakatlanabilir ve bu sakatlık uzun süre devam edebilirdi.

Zaten hastalığı nedeniyle 90 dakikayı rahat tamamlayamıyordu.Ve gün geldi Kewell da Galatasaray Sağlık Ekibinin eline sakat olarak geçti. Hem ekip hem Kewell'ın durumları birleşince. 4 aydır devam eden hala tam günü belli olmayan bir sakatlık periyodu ortaya çıktı.
Baros'la aynı zamanlarda sakatlanmalarına rağmen, Baros'un daha ciddi denilen sakatlığı geçtiği halde Kewell hala beklemede. İster istemez insanın aklına sorular geliyor. Bu sorulardan en büyük ve Kewell'a yakışmayacak olanı ise bu gün sevdiğim bir arkadaşımdan duydum.
Acaba Kewell Dünya Kupası'nı düşünerek sahalara dönmek istemiyor mu ?

Bence Kewell gibi bir profesyonel bu kadar sevildiği bir yerde bunu yapmaz ama ihtimal yok diyemeyiz, kendine adeta tapan bir taraftar topluluğu (o gol sevinçlerini hatırlarsınız) önünde "10" numaralı formayı giyen Lincoln'ü gördükten sonra aklıma herşey geliyor.

Eğer böyle birşey varsa hiç sözleşme yenilemeyi düşünmemeli yönetim.